2 Nisan 2017 Pazar

LÜFER(BOĞAZIN SULTANI) AVI


Henüz 8-9 yaşlarındaydım….
Okul öncesi yada sonrası ilk durağım ÇATLADI KAPI balıkçı barınağı olurdu.
Burada iskele üzerinden tahtaya sarılı 20-30 metre 0.15 misina ve sinek iğneden ibaret takımlarımızla canlı gümüş balıklarından yem yaparak zargana avlardık.

Yine bir zargana yakalamış çekiyorken anlık bir vuruşun peşinden oltamın ucunda yarım bir zargana ile karşı karşıya kalmıştım. Ama o ne kusursuz bir ısırıktı öyle. Hemen büyüklerime sordum ‘’bunu ne kesmiş’’ diye. Cevap çok netti ‘’Ooooo canavar bu evlat canavar’’…
Lüfer ile ilk tanışmamızda böyle olmuştu. Uğruna padişahların gümüş zokalar döktürdüğü, özel kaşıklar dövdürdüğü bu muhteşem balığı biraz yakından tanıyalım mı, ne dersiniz ?
Dilimin döndüğünce, kendi tecrübelerimden ve çeşitli kaynaklardan bu güne kadar araştırarak edindiğim bilgileri aktarmaya çalışacağım.

Uzun bir vücut yapısına sahip olup, 2 adet sırt yüzgecine sahiptir. Kuyruğu çatallıdır. Çok keskin sivri ve güçlü dişlere sahiptir. Boyun kasları çok güçlü olup, ağzı iridir. Yan çizgileri neredeyse düz olup, pullarla örtülüdür. Ender de olsa, Uzunluğu 110 santimetreye, ağırlığı 11-12 kilograma ulaşabilir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında eti çok lezzetli olup, ticari değeri yüksektir. Ilık  suları seven lüfer, bu sularda 200 metre derinliğe kadar inebilir. Genelde sürü halinde hareket eden lüferin psikolojisi sürüden ziyade yanındaki diğer lüferi yemekten geçer. O kusursuz bir katildir. Etçil yırtıcı bir balık olduğu için, beslendiği balıklardan aldığı civayı vücudunda biriktirir. Bu nedenle kofana boyuna erişmişlerin çok fazla tüketilmesi (özellikle çocukların) iyi değildir. Ciddi anlamda lüfer yüzünden civa zehirlenmesi vak’a sına rastlanması fazla olmasa da, civa yüzünden bir porsiyon köpek balığı etinin bir yetişkini öldürebileceğini de unutmamak lazım :)
Ağustos sonlarına doğru Karadeniz’den yürümeye başlayan lüfer, genelde eylül ortalarında (bazen ekim başını bulur) boğaza giriş yapar. Boğaza girmeden önce ilk avlarını Riva Eşek adası civarlarında ve Kilyos ile Roke kayalıklarında verir.
Daha sonra boğaza giren balık, Rumelifeneri, Umuryeri, Büyükdere,Yeniköy güzergahından, boğazın her iki yakasından av vererek Sarayburnu’na kadar ilerler. İşte esas curcuna burada başlar.
İşin içine Tekirdağ üzerinden Marmara’nın balığı da katılınca, Sarayburnu boru üzeri ile Sarayburnu taşlıklarında, tekneden ve karadan güzel avlar verir.
Bu bölgede balığın baş yemi tekne için canlı zargana (uzun olta), kıyıdan avlananlar için izmarittir.(klasik mantarlı takım)
Marmara’dan iki kanat halinde hareket eden balık, Gebze,İzmit Körfezi, Bandırma, Bursa, Kumburgaz Silivri, Şarköy üzerinden Çanakkale’de muazzam avlar vererek Ege’ye iner. Düzenli göç alışkanlığı olmayan bu balığın bir kısmı ilkbahar aylarında dünya üzerinde sayılı lüfer üreme merkezlerinden biri olan Karadeniz’e yumurta bırakmak üzere geri döner.
Sularımızda yaşayan en yırtıcı türlerden olan lüfer için tam bir katil diyebiliriz. Bu balık için aç ya da tok olmasının bir önemi yoktur. Zevk için öldürür desek yeridir. Önüne çıkan kendinden ufak ya da kendi çapında her balık onun için potansiyel yemdir. Karşısına çıkan yemi tok olsa dahi keser atar. Yarım kalan yeme dönüp bakmaz bile. Geriye kalan da genellikle kafa kısmıdır. Aslında bu bir taktik de olabilir. Çünkü her lüfer diğer bir lüfer için aynı zaman da potansiyel avdır. Her zaman birbirinin açığını kollarlar. Gördüğü ava hamle yapan lüferin peşinde başka bir avcı lüfer de vardır. Yemi kesip kalanını bırakması da bu bağlamda bir oyalama taktiği de olabilir mi acaba ? bence olabilir :)

Lüfer avın da 3 önemli nokta vardır.
1-Parlak
2-Daha Parlak
3-Çok Daha Parlak 

Evet, lüfer avında en önemli nokta yeminizin, iğnenizin, tüyünüzün, mantarınızın, sahtenizin, zokanızın, kaşığınızın,… daha doğrusu ne kullanıyorsanız onun parlak olmasıdır.
Parlayan dikkatini cezbeden her şeye saldırır. Bu noktada kaliteden ziyade kullandığınız ekipmanın parlak olması önemlidir.




Avı zor gibi gözükse de aslında çok kolay ve keyiflidir. Önemli noktalardan biri de, klasik mantarlı yemli av sırasında takımınızın boşluk bırakmadan gergin bir şekilde durmasını sağlamaktır. Sebebi ise; lüfer diğer balıklar gibi yakalandığı zaman kafa atıp sağa sola basmaz. Aksine, iğneyi yutmuşsa daha da ileri hareket eder ve misinaya doğru hamle yapar. Bu ileri hareketinden dolayı ilk tasmayı atıp seri bir şekilde sarmak çok önemlidir. Zamanında davranıp çok seri bir şekilde sarmadığınız sürece genelde kazanan canavar olacaktır. İleriye doğru öyle seri yüzer ki, çoğu zaman takım boşalır ve balığın kaçtığı hissine kapılırsınız
Çok inatçı, hırslı ve gözü karadır. Sahte (maket, yada sert balık) ile yapılan avlarda, saldırdığı zaman yeme diş geçiremediği için daha da saldırganlaştığı gözlemlenmiştir. Yani ilk hamleden sonra dönüp gitmez, tekrar, tekrar sahteye hamle yapar.

Cinsel olgunluğa ortalama 24 santim boyunda ulaşır. Bir birey ortalama 60 ila 80 bin yumurta bırakır. Çok çabuk büyürler.Dünyada ki en önemli lüfer üreme meralarının başında Karadeniz gelir.
Kullanılacak yemli takımlar günümüzde fosforlu ve hologramlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Renk ve boy seçimleri avlanılacak bölgenin derinliği ve balığın yeme alışkanlığına göre seçimi uygun olacaktır.
İstanbul boğazında yemli ve kurşun arkası sahteler ile avcılık  konusunda  detaylı bir yazı yakın gelecekte paylaşacağım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder